3 Kasım 2011 Perşembe

Antigone New York'ta - Janusz Glowacki - İstanbul DT

Antigone New York’ta oyununun bir diğer adı da "Anita'nın aşkı". Oyunun yazarı Lehistanlı göçmen Amerikalı yazar Janusz Glowacki. Oyun, New York şehrinde yaşayan göçebe ve evsiz insanların hayatını konu alıyor.

Oyunun İstanbul Devlet Tiyatrolarındaki Prömiyeri 3 Kasım 2011'de Üsküdar Stüdyo Sahnesi'nde yapıldı. Ben de orada bulunan ve oyunu en ön sıradan izleyen şanslı kişiler arasındaydım.

Oyuncular genel olarak iyiydiler. Sazsa rolündeki Mehmet Ali Kaptanlar ve Pire rolündeki Şamil Kafkas gerçekten çok başarılı bir performans ortaya koydular. Anita rolündeki Özden Çiftçi de oldukça başarılıydı. Aralarda monologlarıyla oyuna renk katan polis rolündeki Ali Düşenkalkar ise ilginç bir karakter sergiledi. Daha çok doğaçlama oynuyor gibiydi. Bazen seyircilere laf attı ; bazı yerlerde takıldığı ve cümleleri gereksiz tekrarladığı ve konu dışına çıktığı da oldu.

Oyunu oldukça beğendim. Evsizlerin durumunu çok iyi yansıtan, onlara daha yakından bakmamızı, onları anlamamızı sağlayan bir oyundu.

Oyunculuk : 8/10
Konu  : 6/10
Dekor   : 5/10
Işık-Ses  : 8/10
GENEL : 7/10




İzlediğim Tarih: 3 Kasım 2011 20:00
İzlediğim Yer: Üsküdar Stüdyo Sahnesi
Süre: 2 Saat, 2 Perde
Tür: Dram


YAZAR : Janusz Glowacki
REJİSÖR : FAİK ERTENER
DEKOR : SUAR ŞEYLAN
KOSTÜM : MEDİNE YAVUZ
IŞIK : AYHAN GÜLDAĞLARI
ÇEVİREN : TUĞRUL ÇETİNER
REJİ YARDIMCISI : ÖZDEN ÇİFTÇİ
REJİ ASİSTANI : ÖZLEM ÇAKAR

Başlangıç:2011
Tiyatro: İstanbul Devlet Tiyatrosu

Oyuncular:
Sazsa : Mehmet Ali Kaptanlar
Anita : Özdan Çiftçi
Polis : Ali Düşenkalkar
Pire : M. Şamil Kafkas
John (Cesed) : Adnan Kürkçü

Konu:
New York'un ünlü parklarından birinde dünyanın birçok yerinden Amerika'ya göç etmiş insanların bazıları hayatlarını sürdürmeye çalışırlar. Evsizlerin sokaklarda yaşama kuralları, normal evi olan insanlarınkinden çok farklıdır ama sokaktakiler arasında da aynı önyargılar paylaşılmaya devam eder. Bu ortamda dostluk, aşk, sadakat ve arkadaşlık başka tanımlara girer ve sınanır. İşte kaybolan bir cesedin peşinden bir maceraya atılan evsizlerin öyküsü, hem toplumsal düzeni, hem de "normal ve doğru" olanı tekrar sorguladığımız bir kara komediye dönüşür.

Sofokles’in Antigone’si, Kral Kreon’un buyruklarına karşı direnen soylu bir kadındı. New York’lu Antigone ise Puerto Rica’lı, hayatını Manhattan’daki Central Park’ta geçiren, geceleri park kanepelerinde uyuyan ‘bir tahtası eksik’ göçmen kız Anita’dır. Ölünün saygınlığını korumak, her iki Antigone’nin de kaygısı. Sofokles’in Antigone’si, Kreon tarafından hain ilan edilen kardeşinin cenazesini kaldırmak için direniyor.Ailesinin değerlerini, Kral’ın kanunlarının ve buyruklarına önceliyor. New York’lu Antigone’nin ise bir ailesi yok. Bu Antigone, kimsesiz, yarım akıllı bir kız ama tıpkı Sofokles’in kahramanı misali, hayatının uğruna mücadele etmeyi gerektiren yüce bir anlamı olması gerektiğine inanmakta direniyor. Parkı evi biliyor ya, iki Doğu Avrupalı göçmen arkadaşıyla, bir iki gün içinde kimsesizler mezarlığına gömülecek olan platonik aşkla bağlı olduğu gencin cesedini bulunduğu hapishaneye ait bir mekandan çalarak parka getirmeye ve bir ağacın altına defnetmeye karar veriyor. Onun için sadece iki kişinin katıldığı bir cenaze töreni bile hazırlıyor. [1]

[1] : http://www.dunyabulteni.net/?aType=haberYazdir&ArticleID=16180&tip=yazar

Web Sitesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder