25 Ekim 2011 Salı

Yanık - Wajdi Mouawad - İstanbul DT

Savaşın acı gerçekleriyle ilgili vurucu bir öykü. Konu biraz ağır ama hikaye çok başarılı kurgulanmış. Geçmişle şimdiki zaman arasındaki geçişler de oldukça başarılı.

Oyunun giriş kısmı bence biraz haddinden fazla uzundu. Özellikle Simon rolünü oynayan Tansel Öngel'in aşırı küfürlü girişi, anneye duyulan öfkeyi belirtmek için gerekli gibi görünse de fazla abartılıydı.

Genel olarak değerlendirmek gerekirse üç saat süren uzun bir oyun olmasına rağmen, ilk kısmı saymazsak seyircinin pek de sıkılmadan izleyebileceği bir oyun. Savaşın acı yüzünü bir kez daha hatırlamak için de güzel bir fırsat.


Oyunculuk : 5/10
Konu  : 7/10
Dekor   : 6/10
Işık-Ses  : 7/10
GENEL : 6/10




İzlediğim Tarih: 25 Ekim 2011 20:00
İzlediğim Yer: Cevahir Salon 1
Süre: 3 Saat, 2 Perde
Tür: Dram


Yazan: Wajdi Mouawad (Lübnan Doğumlu Kanadalı Yazar)
Orjinal Adı: [Fr] Incendies, [En] Scorch (link)
Çeviren-Yöneten: Cem Emüler
Yönetmen Yrd.: Tansel Öngel
Dramaturg: Egemen Arslan
Dekor Tasarımı: Ali Cem Köroğlu
Kostüm Tasarımı: Gülhan Kırçova
Işık Tasarımı: Akın Yılmaz
Müzik: Koray Kahraman

Başlangıç: 2011
Tiyatro: İstanbul Devlet Tiyatrosu

Oyuncular:
Nevval (60), Nezire: Emel Göksu Keleş
Nevval (40), Cihan: Fatma Öney
Nevval (20): Iraz Yöntem
Simon: Tansel Öngel
Alphonse Lebel: Murat Karasu
Elham, Sevda: Gökçe Erinç
Janine: Veda Yurtsever İpek
Atilla Can Çelebi
Fatih Sarı

Ödüller:
Oyun Kanada'da "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Oyun" ödülleri aldı. Kanada ve dünyanın bir çok yerinde oynandı. 2011 yılında filmi yapıldı ve film "En İyi Yabancı Film" dalında Akademi ödülüne aday gösterildi.

Konu:
Bir anne ansızın koyu bir sessizliğe gömülmeye karar verir. Onun ölümü üzerine ikiz çocukları bu sessizliğin kaynağını araştırmak zorunda kalırlar. Hiçbir zaman tanımadıkları babalarını ve varlığından bile haberdar olmadıkları ağabeylerini bulmak zorundadırlar. Yolculukları Montreal’de başlar, ama cevaplar savaşta yerle bir olmuş bir şehrin yıkıntıları arasındadır. Şiir dolu bir dille kol kola giden bu soruşturma, çocukluğun kalbine saplanmış bir bıçağın sırrını besleyen düşsel bir atmosferde çözülmeye başlar.

Erkek egemen değerlerin hakim olduğu, savaşların yaşam biçimine dönüştüğü, işgal edilmiş topraklardan koparılmış mültecilerin kamplarda yaşamak zorunda kaldığı bir coğrafyada, çocuğundan koparılmış bir kadının, diğer iki çocuğunun hiç tanımadıkları babaları ve varlığından bile haberdar olmadıkları ağabeylerini bulmaları için planladığı yolculuğu konu almaktadır. Böylece ikizler geçmişlerindeki korkunç sırrı keşfederlerken, annelerinin ve genel olarak Ortadoğu coğrafyasının kan, acı, yoksulluk, cehalet ve öfkeyle yoğrulmuş hayatlarıyla yüzleşirler.

Web Sitesi

18 Ekim 2011 Salı

At - Gyula Hay - İstanbul DT

Olağan dışı olaylar ve abzürdlüklerle dolu olan bir oyun. Mizahi bir dille olaylar anlatılırken, inceden inceye baskıcı iktidarlar ve ona koyun gibi itaat eden halk eleştiriliyor.

Oyunun ilk perdesini biraz sıkıcı buldum ama ikinci perdede ve özellikle oyunun sonlarına doğru oyun daha eğlenceli bir hale bürünüyor. Oyun biraz uzundu bazı yerler daha kısa geçilebilirdi. Oyuncular genel olarak başarılıydı.



Oyunculuk : 6/10
Konu  : 7/10
Dekor   : 6/10
Işık-Ses  : 5/10
GENEL : 6/10




İzlediğim Tarih: 18 Ekim 2011 20:00
İzlediğim Yer: Üsküdar Tekel Sahnesi
Süre: 2 ,5 Saat, 2 Perde
Tür: Mizah


Yazan: Gyula Hay (Macaristan)
Çeviren: Özdemir Nutku
Yöneten: Hakan Boyav
Dekor: Sertel Çetiner
Kostüm: Nalan Alaylı
Işık: Serhat Akın
Hareket Düzeni: İhsan Bengier
Yönetmen Yardımcısı: Halil Doğan

Başlangıç: 2011
Tiyatro: İstanbul Devlet Tiyatrosu

Oyuncular:
Selanus: AYDIN SENTÜRK
Egnatius (Konsül) : METIN BEYEN
Fuficius: KAYA AKARSU
Macro: SÜLEYMAN ATANISEV

TOLGA EVREN, ÖZLEM GÜVELI TÜRKER, ZELIHA GÜNEY, MÜGE ARICILAR, IMER ÖZGÜN, GÜNES HAYAT, SEVINÇ NIS, HALIL DOGAN, CEYHUN TURGUT, NURAY ÇOKOL, IPEK SEN, EYLÜL EZGI YILMAZ, TUNCAY KOÇAL, ZEKERIYA KARAKAS, ALI MURAT ALTUNMESE, BERKAN BULUT, DILEK DEMIR, ÖZCAN AKGÖZ, BERKAY TULUMBACI, SALIH SIMSEK

Karakterler: CALİGULA ( İmparator), EGNATIUS (Konsül), MACRO ( Muhafız Kuvvetleri Komutanı), LOLIA ( Macro'nun karısı ), SELANUS ( Genç bir köylü), FUFICIUS ( Bankacı), VALERIA ( Karısı ), AMEANA ( Kızları), SUFFENUS;COMINIUS;THALLUS ( Senatörler), LENTULUS,VERANIUS,FABULLUS ( Roma'nın Aslanları), CLODIA, JULIA,TULLIA ( Senatörlerin Kızları), PYRALLIS ( Yaşlı bir orospu), ERIA ( Kızı, aynı meslekten), MEYHANECİ, SARHOŞ DENİZCİ, KOLCULAR, TOPLULUK.

Konu:
Tarihin gelmiş geçmiş en baskıcı ve en çılgın tiranı Roma İmparatoru Caligula, bir at konsül yapar.Halk Caligula’nın kararını sorgulamaya cesaret edemediği gibi, bir de ortalığı at modası kasıp kavurur. Bu oyun, Caligula’nın halkın iyiliğini hiçe sayarak sadece kendi erkine güvenerek keyfi olarak atadığı konsül at üzerinden bütün zamanların iktidarları için yazılmış müthiş bir komedi.

Macar yazar Gyula Hay At adlı eserini hapisteyken yazmaya başlamış ve 1960 yılında tamamlamıştır. At’ın öyküsü, taşralı genç Selanus'un Roma'da İmparator ile oynadığı zar oyununu kazanmasıyla başlar. İmparator Caligula tarafından, Roma’nın içerisinde bulunduğu savaş koşullarının getirdiği ekonomik sıkıntının sorumlusu olarak görülen Egnatius’un konsüllükten alınması ve yerine Selanus’un atı Incitatus’un konsüllüğe getirilmesiyle gelişen olaylar oyunun temel öyküsünü oluşturur.

Yazar, yaşadığı dönem ile Roma İmparatorluğu’nun baskıcı ve totaliter rejimi arasında paralellik kuran bir oyun yapısı inşa etmiştir. Ayrıca oyunda, körü körüne modaya uymaya çalışan ve bu baskıcı rejime hiçbir şekilde baş kaldırmayan hatta konsülün at olmasına dahi ses çıkarmayan bir halk odağı çizilmektedir. BÜO’nun tercihi ise metne sadık kalarak; yer yer yaşadığımız dönemin koşullarını anımsatacak şekilde metni güncellemek yönünde olmuştur. Oyundaki halkı homojen bir odak olarak değil, imparatorun uygulamaları karşısında birbirinden farklı tavırlar üreten kesimlerin bulunduğu bir odak olarak yorumladık.

Metinde arkaplanda ilerleyen savaş, yaşam koşullarını giderek kötüleştirirken, halkın bu gündemden uzak tutularak manipule edilmesine dikkat çekilmekte. Oyunda konsüllüğe getirilen At’ın popüler bir figür olarak yükselmesi ve gençler arasında bir at modasının yaygınlaştırılması bu dramaturjiyi oluşturmada yardımcı olmakta.

Yazar Hakkında:
Gyula Hay, 5 Mayıs 1900'de Macaristan'ın bir köyü olan Abony'de doğdu.

Yüksek öğrenimi mimarlıktır. 1919 yılında Macar İhtilali olunca mimarlığı bıraktı ve bir süre sonra Almanya'ya gitti. 1920'de Almanya'nın Dresden kentinde Güzel Sanatlar Akademisi'nde, Baranowski'nin yanında sahne tasarımı öğrenimi gördü, sonra da Devlet Tiyatrosu'nda Linnebach'ın yanında sahne tasarımcısı ve mimar olarak çalıştı.

1925'te Macaristan'a geri dönen Hay, 1929'a kadar ülkesinde kaldı, burada roman, öykü yazarı olarak tanındı. 1929'da Berlin'e giden yazar, bundan sonra bir bölümü kaybolmuş olan sahne eserleri yazdı. 1932 yılında ilk oyunları Almanya'nın birkaç ciddi tiyatrosunda oynanmaya başladı. İlk oyunu olan Yeni Cennet, Berlin "Halk Sahnesi'nde ünlü yönetmen Heinz Hilpert tarafından sahnelendi. Bu oyunun prömiyeri yapıldığı anda Breslau" Lobe tiyatrosu"nda da Paul Barnay'ın oyun düzeni ile ikinci oyunu Tanrı, İmparator ve Köylü sahnelendi. 1933'te Hitler'in başa geçmesi ile Almanya'yı terk eden Hay, önce Prag'a sonra da Viyana'ya geçti. Bu kentlerde yeni oyunları büyük başarı kazandı. Savaştan sonra Macaristan'a dönen yazar, Budapeşte'de Sahip Olmak adını verdiği oyunla daha da ünlendi. Budapeşte'deki Sanat Akademisi'ne öğretmen eğitmen olarak girdi. Romanya'da , Almanya'da, Fransa'da Macaristan'da arka arkaya oyunları oynanan Hay, 1956'da Sovyetlerin tanklarına karşı direnişçilerle birlikte oldu, kısa bir süre sonra da tutuklanarak hapse atıldı. Altı yıl ağır hapis cezası yedi. Hapiste Mohaç adlı oyunu yazdı. Gyula Hay'in hapisten çıkarılması için uluslar arası yazar birlikleri harekete geçti.

1960 yılında , Hitler ile Stalin'i düşünerek, devlet terörünü eleştiren At adlı persiflajını yazdı. Bu oyunda, baş oyun kişisi Roma İmparatoru Caligula idi. Hapisten 1963'te çıktığında Macaristan'da durum biraz daha düzelmişti. PEN Kulübün de girişimleriyle Batı'ya geçebilmek için pasaport izni aldı. 1964 yılında Atilla'nın Geceleri, Viyana " Burgtheater"de , At da Salzburg'da sahneye koyuldu. Bundan sonra da İsviçre'de yaşamaya başlamıştır. Mayıs 1975 tarihinde öldü. Yazarın en tanınmış oyunları: Yeni Cennet ( 1931), Tanrı, İmparator ve Köylü( 1932), Sahip Olmak( 1934-6), Hayat Köprüsü ( 1950- Macaristan'ın en büyük ödülü olan Kossuth Ödülü'nü kazandı. Atilla'nın Geceleri ( 1961-3), Gaspar Varro'nun Hakkı ( 1955 ), Hindi Çobanı ( 1954), At ( 1964), Mithridates ( 1965 ), Gyula Hay ayrıca yirmiye yakın tek perdelik oyun, öykü ve roman yazmıştır.

Web Sitesi

12 Ekim 2011 Çarşamba

Kırmızı - John Logan - İstanbul DT

Oyuncuların başarılı denebilecek bir performans sergilediğini düşünsem de oyun genel olarak sıkıcıydı. Belirli bir olay örgüsü olmadığından genelde bir sürükleyicilik yoktu. Ressam Rothko ve asistanı arasında atölyede geçen diyaloglar, yapıtlarını ortaya çıkarırken yaşadığı karmaşık duygular anlatılmaktaydı. Bu tip oyunları seveler için ilginç bir oyun olabilir ama benim zevkime kesinlikle hitap etmiyordu.

Oyun yorucuydu. Felsefe ve resme ilgi duyan kişileri tatmin edecek bir oyun olabilir ama kesinlikle genel izleyici kitlesine hitap etmiyor.

Bir diğer olumsuzluk da arka plandaki seslerin bezen oyuncuların seslerini bastırmasıydı.



Oyunculuk : 6/10
Konu  : 2/10
Dekor   : 5/10
Işık-Ses  : 4/10
GENEL : 4/10




İzlediğim Tarih: 12 Ekim 2011 20:00
İzlediğim Yer: Taksim Küçük Sahne
Süre: 2 Saat, 2 Perde
Tür: Dram, Biyografik, Felsefik


Yazan: John Logan
Çeviren: Eray Eserol
Yöneten: İskender Altın
Dekor: Şirin Dağtekin Yenen
Kostüm: Şirin Dağtekin Yenen
Işık: Enver Başar
Asistan: Ezgi Yentürk-Doğan Turan

Başlangıç: 2011
Tiyatro: İstanbul Devlet Tiyatrosu

Oyuncular:
Rothko: Nihat İleri
Ken: Turan Günay

Konu:
- Sana birşey sorabilir miyim?
- Sormanı engelleyebilir miyim?
- Gerçekten de siyahtan korkuyor musun?
- Hayır, ben ışığın yok olmasından korkuyorum.
- Yani körlük gibi mi?
- Hayır ölmek gibi.
 Mimari devler Philip Johnson ve Mies Van Der Rohe'nin tasarladığı, New York'un en görkemli yapılarından biri olan Seagram Binası'nın tepesindeki ünlü "Dört Mevsim" restaurantında sergilenmek üzere bir seri müral siparişi verilmiştir. Fakat bu resimleri yapması istenen kişi sıradan biri değil, modern sanat algısının temellerini sarsan deha Mark Rothko'dur. Sanat anlayışı üzerine yaptığı yorumlar ve sıradışı renkleriyle kendi üslubunu tüm dünyaya kabul ettiren ressam Rothko, bu oyun ile çalışpma atölyesinde yarattığı " yeni bir dünya"nın tablosunu göstermektedir. Bu sıradan bir manzara resmi olmanın ötesinde, kendi renklerini oluşturan bir trajedidir. Sanatçının üretim aşamasında yaşadığı katmanları, hayatın içinden bir dille, son derece gerçek bir biçimde sahnede görmek mümkü
ndür. Asistanı Ken ile ressamın olası yaşam algısı üzerine yaptığı tartışmalar, bir sanatçının yaşamın gölgesindeki iç dünyasını çırılçıplak gözler önüne sermektedir.

2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa'nın sanattaki öncü rolünü ABD'ye kaptırmasıyla birlikte, Amerika'da ürün veren sanatçılar ve yaptıkları eserler 20. Yüzyılın 2. yarısına tam anlamıyla damga vurmuştur. Bu öyle bir dönemdir ki, Picasso bile demode sayılmakta, soyut dışavurumculuk ve diğer öncü akımlarla sanat tarihi ve felsefesi baştan aşağı sorgulanmaktadır. İşte bu dönemin en önemli sanatçılarından Rothko'nun atölyesinde asistanıyla geçen inişli çıkışlı iki yılının konu olarak seçildiği bu oyun, aynı zamanda 20. yüzyılda sanatın rolü üzerine düşünen herkesi yakalayacaktır.

Web Sitesi

11 Ekim 2011 Salı

Aşkın Sıradanlığı - Savyon Liebrecht - İstanbul DT

Oyun 11 Ekim 2011’de Cevahir-2 Sahnesi’nde Türkiye prömiyeri yaptı. Ben de bu prömiyeri izleyen şanslı kişiler arasındaydım.

Oyunculuk: 7/10
Konu  : 7/10
Dekor : 8/10
Işık-Ses  : 6/10
GENEL : 7/10

Oyun oldukça güzeldi. Özellikle genç oyuncular Deniz Elmas ve Efe Tuncer olağanüstü bir performans sergilediler. Dekor ve ışıklandırma da oldukça başarılıydı. Sahne 360 derece dönebilecek şekilde tasarlanmıştı.Hannah'nın geçmişi hatırlamasıyla eş zamanlı sahnenin dönmesi ve dekorun değişmesi akıllıca düşünülmüş bir unsurdu.

Hannah Arendt Amerikada yaşayan İsrail asıllı bir siyaset bilimci ve filozoftur. Eski Nazi Subayı Eichmann'ın İsrail tarafından yargılanması hakkındaki düşünceleri nedeniyle Hannah İsrail toplumu tarafından dışlanmıştır. İsrail Üniversitesin'den röportaj için gelen Martin isimli bir genç Hannah için bir fırsattır. Bu şekilde belki düşüncelerini İsrail toplumuna tekrar aktarabilecek ve yanlış anlamaları ortadan kaldırabilecektir. Ancak bu röportaj Hannah'nın geçmişiyle yüzleşmesine ve Heidegger ile yaşadığı aşkı tekrar sorgulamasına neden olacaktır.

Nazi Almanyası öncesi dönemde yahudi bir felsefe öğrencisi olan Hannah Arendt hocası Martin Heidegger'e hayrandır. Bu hayranlık karşılıksız kalmayınca zamanla aralarında bir aşk başlar. Martin evli ve çocukludur; bu yüzden aralarındaki ilişki Hannah'nın en yakın arkadaşı Rafael'in evinde gizli buluşmalarla devam eder. Rafael de aynı zamanda Hannah'ya aşıktır ve bu ilişkiyi onaylamaz. Zamanla Nazi Partisi'nin yükselişi ve Martin Heidegger'in de Hitler'e hayranlığının artması Hanna ile Martin arasında aşılamaz bir engel oluşturur.

Martin Heidegger hakkında ayrıntılı bilgi için
Hannah Arendt hakkında ayrıntılı bilgi için


İzlediğim Tarih: 11 Ekim 2011 20:00
İzlediğim Yer: Cevahir Salon 2
Süre: 2 Saat, 2 Perde
Tür: Dram


Yazan: Savyon Liebrecht
Çeviren: Tarık Günersel
Yöneten: Özgür Yalım
Dramaturgi: Derya Cumhur
Dekor Tasarımı: Behlüldane Tor
Giysi Tasarımı: Nalan Alaylı
Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz
Yönetmen Yardımcıları: Gamze Yalım, Saydam Yeniay

Başlangıç: 2011
Tiyatro: İstanbul Devlet Tiyatrosu

Oyuncular:
Yaşlı Hannah Arendt: Nurinisa Yıldırım
Martin Heidegger: Saydam Yeniay
Genç Hanna: Deniz Elmas
Mıchael ve Rafael: Efe Tuncer

Konu:
Nazi Almanyası öncesi başlayan ve bir üniversitede öğrenci olan Yahudi asıllı Hanna Arendt ile felsefe profesörü Martin Heidegger arasında geçen gerçek aşkın öyküsü. Ancak bu ilişki tüm özgün fikirleri ve yaratımlarına rağmen Hanna Arendt’in hocası ve aşığı Heidegger’in gölgesinde değerlendirilmesine neden olur ve tüm hayatını etkisi altına alan bir lanete dönüşür.

Web Sitesi

6 Ekim 2011 Perşembe

Gönlümdeki Osman Hamdi Bey - Gülsün Siren Kınal - İstanbul Şehir Tiyatroları

Osmanlı Devletinin son dönemlerine damgasını vurmuş aydın bir kişilik olan Osman Hamdi Bey ressamlığının yanısıra arkeolog, müzeci ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanıdır. İlk Türk arkeoloğu kabul edilir ve oyunda da değinildiği üzere İskender Lahidi gibi nadide bir eseri bulmayı başarmıştır. Osman Hamdi Bey Çağdaş Türk müzeciliğinin de kurucusudur. İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir. En ünlü tablosu Kamplumbağa Terbiyecisini bilmeyen yok gibidir.

30 Aralık 1842 - 24 Şubat 1910 tarihleri arasında yaşamıştır.

Gönlümdeki Osman Hamdi Bey isimli eser, bu nadide şahsiyeti tanıtan bunu yaparken de seyirciyi sıkmayan güzel bir tiyatro oyunu. Oyun Osmanlının son dönemlerinde yaşadığı sıkıntıları ve çağdaşlaşma çabalarını arka planda başarılı bir şekilde aktarırken Osman Hamdi Bey'i de çok yönlü bir şekilde bize anlatıyor. Onun sanat tutkusunu, Paris'teki öğrencilik günlerini, devlet görevinde yaptığı çalışmaları, aşklarını, üzüntülerini, eserlerini bu oyunda yer yer görebiliyoruz.

Oyuncular, kostümler çok başarılı. Zevkle izleyebileceğiniz, izlerken de güzel bilgiler edinebileceğiniz bu oyunu herkesin izlemesini tavsiye ederim.


İzlediğim Tarih: 6 Ekim 2011 20:30
İzlediğim Yer: Kağıthane Sadabad Sahnesi
Süre: 2 Saat, 2 Perde
Tür: Biyografik, Dram


Yazan: Gülsün Siren Kinal
Yöneten: Engin Gürmen
Dramaturgi: ÖZGE ÖKTEN
Müzik: SELİM CAN YALÇIN
Sahne Tasarımı:NİLGÜN GÜRKAN
Işık Tasarımı:F.KEMAL TİĞİTCAN
Kostüm Tasarımı: NİLGÜN GÜRKAN
Yönetmen Yardımcısı: M.DERYA KILIÇ-EMRE NARCI- ENES MAZAK

Başlangıç: 2011
Tiyatro: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları

Oyuncular:
ASLI NARCI, AYŞE NURSELİ TIRIŞKAN, AYŞEN SEZEREL, CEM URAS, CEYSU AYGEN, EMRE NARCI, ENES MAZAK, ENGİN GÜRMEN, ÖZGÜR DAĞ, TOLGA YETER, VILDAN GÜRELMAN, YAĞIZ PALA

Konu:
Gönlümdeki Osman Hamdi Bey adlı oyun, ünlü ressamın hayatından önemli kesitlerin sunarken, onun hiç bilinmeyen yönlerini, sanatçı kişiliğini, aile yaşantısını, arkadaşlık ilişkilerini ve aşklarını anlatıyor.

Web Sitesi